Kategori arşivi: Savagear

Savagear Prey Serisi

Danimarka menşeli Savagear markası ürettiği başarılı sahte yemler sayesinde Avrupa’nın büyük bir bölümünde fanatizm seviyesinde taraftar topladıktan sonra 2012 yılından itibaren ABD ve Avustralya pazarına da girerek dünyanın en başarılı markalarından biri halini aldı. Daha çok turna, tatlısu levreği ve sudak gibi tatlı su avcı balıklarına yönelik ürettiği sahte yemlerle kendisini ispatlamış olan Savagear markasının tuzlu su programı için özel ürettiği “Prey” serisi maket balıklar da başta levrek ve lüfer olmak üzere bir çok yırtıcı balık avında en başarılı maket balıklar arasına girmeyi başardı.

Suda test etme şansı bulduğum Savagear Prey 80 (6 g), Prey 95 (9 g), Prey 110 (14 g) ve Prey 130 (20 g) modellerinin tamamına tam not verdim. Her biri mükemmel aksiyonlara sahip olan bu modeller arasında özellikle çok ciddi atış mesafesine sahip olan Prey 110 ve Prey 130 modellerine hayran kaldım. Bu iki model bundan sonraki levrek ve lüfer avlarımda takım çantamdan çıkartmadığım maket balıkların arasında olacak. Aynı serinin henüz deneme şansı bulamadığım Prey 146 (21 g) modeli de mevcut. Sabır gerektiren bir disiplin olan at-çek yönteminde başarılı olmak için mera, hava durumu ve şans gibi faktörlerin yanında spin takımınızın ucunda takılı olan sahte yeme güvenmeniz ve moralinizin yüksek olması da çok önemli. Savagear Prey serisi sayesinde yeni sezonda gerçekleştireceğim at-çek avlarında oltamın ucundaki yeme olan güvenim ve moralim tam olacak. Umarım şimdilik balıksız fotoğraflarını paylaştığım maket balıkları balıkların ağzında fotoğraflama mutluluğuna da erişebilirim.

Savagear Prey 110 Red Head Flash

Savagear Prey 110 Psyhco Sardine

Savagear Prey 110 Dirty Silver

Savagear Prey 130 Psyhco Sardine

Gittim, Aldım, Döndüm.

Sabah alarmının sesi beynimin en derin noktasına kadar işleyerek beni uyanmaya zorluyordu. Oldum olası alarmlardan nefret etmişimdir. Sırf bu nefretim yüzünden alarm sesini duymamak için genellikle uyanmam gereken saatin bazen on beş dakika, bazen yarım saat öncesinde vücut saatim ile uyanırım. Ancak o gün öylesine yorgundum ki, bırakın vücut saatimle uyanmayı, o lanet tiz sesli alarmın bile beni uyandırmaya uzunca bir süre gücü yetmemişti. Anca alarmın sesi giderek yükselip yeri göğü inletmeye başladığında tek gözümü zorlukla aralayabildim. Telefonu duvara yansıyan ışığından el yordamıyla bulup alarmı ertelemek için rastgele bir tuşa bastım. Tam uykuya yeniden dalacaktım ki, sanki bir yerime iğne batmış gibi yattığım yerden zıpladım. Uyumamalıydım. Bugün haftaiçi değildi, İstanbul’da değildim, ve buraya balık tutmak için gelmiştim. Bir gayretle yataktan fırlayıp üzerimi değiştirdim. Beş dakika içinde tüm malzemelerimle birlikte hazırlanıp yola çıkmıştım.

Avlağa vardığımda havanın aydınlanmasına daha en azından yarım saat vardı. Hava o kadar sakin, deniz o kadar kıpırtısız ve etraf o kadar sessizdi ki, kendimi adeta boşlukta hareket ediyor gibi hissediyordum. Çevrede dolaşan kedilerin ayak sesleri dahi sanki etrafımda bir hayalet geziniyormuşçasına içime derin bir ürperti salıyordu. Kısa süreli tedirginliğin ardından mümkün olduğunca az ses çıkararak takımlarımı hazırlamaya koyuldum. Öncelikle her zaman yaptığım gibi bir kenarda dursun diye sübyeyle yemlediğim takımı at-çek’lerimden etkilenmeyeceği bir bölgeye savurdum. Ben daha arkamı dönüp diğer oltayı hazırlamaya başlamadan yemli oltanın zili çalmaya başladı. Vuruşlar sürekli ancak cansızdı. Bir süre sonra dayanamadım ve oltayı tasmalayıp çekmeye başladım. Oltanın ucunda dirençsiz bir hareketlilik vardı. İlk misafirimiz belli olmuştu. İğneyi midesine kadar indirmiş 40 santimlik bu minik mığrıyı, misinayı iğneye en yakın yerden keserek azat ettim. Oltaya yeni iğne bağlayayım derken günün ilk ışıklarıyla denizde hareketlilik de başlamıştı. Daha fazla vakit kaybetmenin anlamı yoktu. Yemli takımı bir kenara bırakıp at-çeklere başladım. Önce az dalarlı 11-13 cm’lik sert sahteleri, sonra da 3 gramlık jigheadlere monte ettiğim çeşitli silikon sahteleri denedim. 15-20 dakikalık sürede hiçbirinden sonuç alamayınca, son silahım olarak çantamdaki su üstü sahtelerini denemeye başladım.

Denizin çok karışık olmadığı zamanlarda çoğunlukla 8-9 santimlik su üstü sahteleri tercih ediyorum. Bugüne kadar bu alandaki favori sahtem ise River2Sea markasının Bubble Pen modeliydi. Modeliydi diyorum çünkü hem uzağa erimi, hem de yüzüş aksiyonu bakımından harika işler çıkaran bu sahteyi ne yazık ki River2Sea markası üretimden kaldırdı. Bayilerdeki stokların tükenmesiyle birlikte Bubble Pen’e alternatif olabilecek başka bir sahte arayışına girdim. Ve uzun arayışlarım nihayetinde Bubble Pen’in yokluğunu aratmayacak bir sahte buldum. Savagear markasının Top Prey isimli modeli atış eriminin Bubble Pen’e göre nispeten kısa olması dışında görünüş ve aksiyon olarak levrek avı için güzel bir alternatif sunuyor. Bu modelin özellikle sırtı siyah olanlarının levreğin başlıca yemlerinden ilaryaya benzemesi dikkat çekici. Sahte klasik su üstü WTD hareketinin yanında, biraz sert aksiyonla su seviyesinin hemen altına inerek kefallerin klasik yanlama görüntüsünü de taklit ediyor.

Savagear Top Prey kefal yavrusuna (ilarya) olan benzerliğiyle levrek avı için iddialı bir model.

Bugüne kadar levrek avlarımda en yüksek verim aldığım River2Sea’nin Bubble Pen modelini artık piyasada bulmak çok zor.

Nitekim Top Prey kendisine şans verdiğim ilk avda başarılı oldu ve güzel bir levreği karaya getirdi. Oltamdaki silikon yemi değiştirip su üstü sahteye geçeli henüz birkaç atış olmuştu. Silikon aksiyonundan WTD aksiyona geçerken ritmi tutturmaya çalışııyordum ki bir anda oltanın ucunda ardı ardına kafa darbeleri patladı. Sağlam bir tasma koyarak iğneyi levreğin sert ağzına oturtmaya çalıştım. Balığın ilk ve son direncini karşıladıktan sonra kolaylıkla kıyıya aldım.

Savagear Top Prey ilk avında görevini başarıyla tamamladı.

Levrek çok atletik bir balık olmayabilir. Ancak yeterli dikkat gösterilmezse orta ebattaki bireyleri dahi rahatlıkla bu ikili mücadelede kazanan taraf olabilir. Levrek tutarken dikkat edilmesi gereken balığın ilk yakalandığı andaki direnci, ve kıyıyı gördüğü andaki mücadelesidir. Levreğin bu saltolarını kazasız belasız atlatırsanız çok büyük ihtimalle balığı kıyıya almışsınız demektir.

İlk günün levreği. 1.200 gram

Sabahki dingin hava öğleden sonra yerini keşişlemeye bıraktı. Biz de bunun üzerine akşam suyuna keşişlemeyi tam karşıdan alan bir bölgeye gittik. Denizin çalkantısı levreğin avlanması için çok müsaitti ancak civarda iskele yapımı için çalışan platformun çıkardığı sesler balığı ürkütmüş olacak ki elimiz boş döndük. Akşam balıkçıda güzel bir sofra eşliğinde balığımızı pişirttirerek günün yorgunluğunun keyfini çıkardık.

Yorucu bir av gününün sonunda kendi tuttuğunuz balığı arkadaşlarınızla yemenin keyfi başkadır.

Onca yorgunluğuma rağmen ertesi sabah alarma ihtiyaç duymadan uyanabilmiştim. Evden çıkarken rüzgarın gücünü iyice artırmış olduğunu hissettim. Aklımda yine dünkü balığı aldığım yere gitmek vardı ancak bu bölge keşişlemeyi tam karadan aldığı için biraz tereddüt ediyordum. Yine de şansımı bu bölgede denemeye karar verdim. Avlağa vardığımda keşişlemenin güney bileşeninin kuvvetlendiğini, bunun da kıyıya ufak da olsa dalga taşıdığını gördüm. Bu çalkantı balığın avlanma güdüsünü kamçılamak için yeterliydi. Sabahın ilk ışıklarıyla beraber ilk balığımla da mücadelem başlamıştı. Balık güzel dirense de, yeni değiştirmiş olduğum ipe güveniyordum. Kıyıya paralel yüzen balığı dalgalardan da faydalanarak sorunsuz bir şekilde kuma yatırdım. Balık dünküyle hemen hemen aynı ebatta 1 kilo 300 gramlık bir levrekti.

İkinci günün yakışıklısı… 1.300 gram…

Yarım saat sonra bir vuruş daha aldım. Mücadele bu sefer biraz daha zayıftı. Balığı tam dalgaların arasından görecek iken olta boşaldı. İstemiş olduğum balığı yakalamış olmanın verdiği rahatlık ile hiçbir şey yokmuş gibi kaldığım yerden at-çek’e devam ettim. Yaklaşık iki saat daha devam eden denemelerimde hiçbir şey alamadım.

Bir beyaz yakalı çalışan olarak bana ayrılan iki günlük sürenin yine çabucak sonuna gelmiştim. Eskiden İstanbul’a dönüşlerimde Boğaz’da lüfer, sarıkanat avlarını düşleyerek küçük de olsa bir teselli bulurdum. Ancak son yıllarda İstanbul’a dönmek için hiçbir neden bulamıyorum. Umarım hayatımın çok geç olmayan bir evresinde huzurla balık tutabileceğim bir şehre, kasabaya ve köye yerleşir de bu şehrin kaosundan kurtulurum. Maalesef o zamana kadar ancak haftasonlarında hasret gidermeye mahkumum.

Savagear Real Eel ( Silikon Yılan Balıkları )

Turna severlere müjde! Tüm dünyada turna avı denilince ilk akla gelen sahte yem olma özelliğini fazlasıyla hak ederek elde eden “Savagear real eel” silikon yılan balıkları artık Türkiye’de. Yakın zamanda Türkiye’ye giriş yapan kendinden ağırlıklı 20 cm’lik yılan balıklarını geçtiğimiz ay ben de deneme fırsatı buldum. 38 g ağırlığındaki bu yem hidrodinamik yapısı ve süper kaygan yüzeyi sayesinde suya girdiği andan itibaren çok daha hafif hissedilerek rahat bir çekiş sağlıyor. Tatmin edici bir atış mesafesine sahip olan bu yılan balıklarının aksiyonu ise tek kelime ile muhteşem. Tam bir trofe avcısı olduğu halde cezbedici aksiyonu sayesinde ufak boydaki turnaları bile avlayabiliyor. 20 cm’lik yılan balığı ile Gelibolu’da gerçekleştirdiğim ilk denemede boyutundan dolayı nispeten küçük turnalarda sorun yaratacağını düşünürken daha üçüncü atışımda yakaladığım 61 cm’lik trofe sayılmayacak bir turnanın yemi neredeyse midesine indirdiğini gördüm. Savagear real eel bundan böyle avcılığından en çok keyif aldığım balık olan turna için vazgeçilmez yemim olacak. Sırf keyif yapmak ve fotoğraf çekmek için çok büyük turnaların olmadığını bildiğim yerlerde avlanırken tercihimi 15 cm’lik yılan balıklarından yana kullanmayı düşünüyorum. 4 g’lık 1 adet jig head ile 3’lü paket halinde satılan 15 cm’lik bu yılan balıklarının en küçüğünden en büyüğüne kadar kandıramayacağı turna yok. 1 Nisan’da açılacak olan yeni turna sezonunda 102 cm olan rekorumu kırmak ve boyutuna bakmaksızın yakaladığım tüm turnaları salmak için sabırsızlanıyorum.

Savagear markasının yetenekli Ürün Geliştirme Müdürü Mads Grosell tarafından hazırlanmış videoyu izleyerek silikon yılan balıklarının çeşitli jig headler ile nasıl kullanılacağı hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

http://www.youtube.com/watch?v=yVXO6_xLONg