Kategori arşivi: Gırgır

Lüferine Sahip Çık

Gördüğünüz en büyük lüfer ne kadardı? Tezgahta da olsa aşağıda paylaştığım fotoğraflardaki kadar büyüklerini gördünüz mü hiç? Bunca yıllık amatör balıkçıyım, ben görmedim. Çoğunuzun da görmediğine eminim. Boğazlarımızdaki lüfer katliamı devam ettiği sürece bu büyüklükte kofanaları bizim sularımızda görmek mucize olur. Aslında çok ender de olsa sularımızda fotoğraflardakilere yakın boyda kofanalar var. Onlar da boğazlardan göç etmeyip Ege ve Akdeniz’de yatak yapan bireyler. Sadece bu bile sorunun kaynağını gözler önüne seriyor.

Daracık bir boğazdan göç etmek zorunda olan lüfer yavruları burada dünyanın en teknolojik av vasıtaları ile limitsiz şekilde avlanıyor. Bir gırgır teknesinin tek ağ serişinde 500 bin tl’lik balık yakalayabildiğini biliyor muydunuz? Üstelik bu devasa tekneler yedek tekneleri sayesinde uzun süre neredeyse hiç karaya uğramadan aralıksız avlanabiliyor. Lüfer nerede, gırgır ağaları orada. Daha büyüyüp üreme şansı bulamadan ilk göçlerinde geçmek zorunda kaldıkları daracık boğazda etrafları çevriliveriyor. Henüz 20 cm ve 80 g iken milyonlarcası küpeştelerine kadar dolduruyor gırgır teknelerini. Gırgır ağaları için çok karlı iş doğrusu. Onlar ceplerini doldurup filolarına milyarlık yeni gemiler eklerken vatandaştan balığa verecek 25-30 tl’si olanlar 15 tanesi ancak bir kilo gelen çinekoplarla lüfere olan hasretlerini gidermeye çalışıyor. Peki ya dar gelirli vatandaş ne yapıyor? Onlar da hamsinin küçüğünü, mezgitin eziğini, uskumrunun ithalini yiyebiliyor ancak.

Böyle giderse korkarım lüferin sonu da bizim yerli uskumrulara benzeyecek. Bir kaç on yıl öncesine kadar Marmara ve boğazlarda çaparileri iğne iğneye dolduran uskumrular artık Çanakkale boğazından yukarıya çıkmaz oldu. Ne olurdu sanki salına salına gezinselerdi Marmara’da, Karadeniz’de. Babalarıyla balığa çıkan çocukların ilk tuttuğu balık uskumru olsaydı. Bir tanesiyle bir kişinin karnı doysaydı. Ta Norveç’lerden buzların içinde gelen uskumruları yemek zorunda kalmasaydık. Ne kılıç kaldı geriye, ne de orkinos. Göç yolu boğazlardan geçen bütün balıkları teker teker yok ediyoruz. Sırada lüfer var. Bugün satın alıp yiyemesek de kilosu 100 tl’ye satılan lüferleri tezgahta görebiliyoruz. Böyle giderse çocuklarımız hiç göremeyecek. Sorunun çözümü çok basit aslında. Lüferi kurtarmanın tek yolu zorunlu göç koridoru olan boğazları gırgır ve çevirme ağlarına kapatmak ve lüfer avlanma limitini 28-30 cm’e çıkartmaktan geçiyor. Böylelikle lüferi 80 g yerine 300 g iken ve en az 1 sefer üreme şansı bulduktan sonra avlamış oluruz. Basit mantık. 1 sene bekle, 1 balıktan 4 kat et ve milyonlarca yeni nesil elde et. Mecliste bunu yapabilecek babayiğit var mı sizce? Varsa gösterin alnından öpeyim…