Kategori arşivi: Aşırı Avlanma

Mavi Yüzgeçli Orkinosların Hazin Sonu

Muazzam bir fotoğraf ama hikayesi acıklı. Denizlerin en hızlı ve kuvvetli balıklarından olan mavi yüzgeçli orkinoslar dünya genelinde aşırı miktarda avlanan balıkların başında geliyor. Bu fotoğraf Akdeniz’deki bir orkinos çiftliğinde çekilmiş. Üreme potansiyelleri yok edilerek doğadan koparılan orkinoslar burada çok kısa sürede yağlandırılarak suşi yapılmak üzere Japonya’ya gönderiliyor. Çünkü Japonlar bu balıkların her biri için servet ödüyor. Bu denizler ve bu balıklar bizim milli servetimiz olmasına rağmen hiç birimiz faydalanamıyoruz. 100 mil münhasır ekonomik bölgemiz bulunan Karadeniz ve iç denizimiz olan Marmara’daki neslini tükettik. Akdeniz’deki uluslararası sularda bizim hakkımıza düşen kota kadarını avlayabiliyoruz. Birkaç balıkçı zengin oluyor, birkaç godaman Japon keyif yapıyor. Biz de fotoğraflarına bakıp iç geçiriyoruz.

Lüferine Sahip Çık

Gördüğünüz en büyük lüfer ne kadardı? Tezgahta da olsa aşağıda paylaştığım fotoğraflardaki kadar büyüklerini gördünüz mü hiç? Bunca yıllık amatör balıkçıyım, ben görmedim. Çoğunuzun da görmediğine eminim. Boğazlarımızdaki lüfer katliamı devam ettiği sürece bu büyüklükte kofanaları bizim sularımızda görmek mucize olur. Aslında çok ender de olsa sularımızda fotoğraflardakilere yakın boyda kofanalar var. Onlar da boğazlardan göç etmeyip Ege ve Akdeniz’de yatak yapan bireyler. Sadece bu bile sorunun kaynağını gözler önüne seriyor.

Daracık bir boğazdan göç etmek zorunda olan lüfer yavruları burada dünyanın en teknolojik av vasıtaları ile limitsiz şekilde avlanıyor. Bir gırgır teknesinin tek ağ serişinde 500 bin tl’lik balık yakalayabildiğini biliyor muydunuz? Üstelik bu devasa tekneler yedek tekneleri sayesinde uzun süre neredeyse hiç karaya uğramadan aralıksız avlanabiliyor. Lüfer nerede, gırgır ağaları orada. Daha büyüyüp üreme şansı bulamadan ilk göçlerinde geçmek zorunda kaldıkları daracık boğazda etrafları çevriliveriyor. Henüz 20 cm ve 80 g iken milyonlarcası küpeştelerine kadar dolduruyor gırgır teknelerini. Gırgır ağaları için çok karlı iş doğrusu. Onlar ceplerini doldurup filolarına milyarlık yeni gemiler eklerken vatandaştan balığa verecek 25-30 tl’si olanlar 15 tanesi ancak bir kilo gelen çinekoplarla lüfere olan hasretlerini gidermeye çalışıyor. Peki ya dar gelirli vatandaş ne yapıyor? Onlar da hamsinin küçüğünü, mezgitin eziğini, uskumrunun ithalini yiyebiliyor ancak.

Böyle giderse korkarım lüferin sonu da bizim yerli uskumrulara benzeyecek. Bir kaç on yıl öncesine kadar Marmara ve boğazlarda çaparileri iğne iğneye dolduran uskumrular artık Çanakkale boğazından yukarıya çıkmaz oldu. Ne olurdu sanki salına salına gezinselerdi Marmara’da, Karadeniz’de. Babalarıyla balığa çıkan çocukların ilk tuttuğu balık uskumru olsaydı. Bir tanesiyle bir kişinin karnı doysaydı. Ta Norveç’lerden buzların içinde gelen uskumruları yemek zorunda kalmasaydık. Ne kılıç kaldı geriye, ne de orkinos. Göç yolu boğazlardan geçen bütün balıkları teker teker yok ediyoruz. Sırada lüfer var. Bugün satın alıp yiyemesek de kilosu 100 tl’ye satılan lüferleri tezgahta görebiliyoruz. Böyle giderse çocuklarımız hiç göremeyecek. Sorunun çözümü çok basit aslında. Lüferi kurtarmanın tek yolu zorunlu göç koridoru olan boğazları gırgır ve çevirme ağlarına kapatmak ve lüfer avlanma limitini 28-30 cm’e çıkartmaktan geçiyor. Böylelikle lüferi 80 g yerine 300 g iken ve en az 1 sefer üreme şansı bulduktan sonra avlamış oluruz. Basit mantık. 1 sene bekle, 1 balıktan 4 kat et ve milyonlarca yeni nesil elde et. Mecliste bunu yapabilecek babayiğit var mı sizce? Varsa gösterin alnından öpeyim…

Iskartaya Savaş: Fish Fight

Biz lüfere getirilen 20 santimetre kısıtlamasını, tezgahlarda yavru balık satışını tartışaduralım, çok da uzağımızda olmayan bir coğrafyada konu bambaşka bir açıdan ele alınıyor. İngiliz gazeteci, yemek yazarı ve gıda aktivisti Hugh Fearnley-Whittingstall‘un başlattığı Fish Fight kampanyası her geçen gün destekçi sayısını artıyor. Kampanya Avrupa Birliği’nin getirmiş olduğu katı kurallar gereğince ıskarta edilerek denize dökülen balıkların piyasaya sunularak değerlendirilmesini öneriyor. Sadece hedef tür avcılığına izin veren regülasyonlar ve avlanma kotaları nedeniyle her seferinde tüketilebilecek nitelikteki çok miktarda balığın ölü olarak denize döküldüğüne dikkat çekilen kampanyada, çözüm olarak bu balıkların tüketime sunularak balık talebinin karşılanmasına yardımcı olunması öneriliyor.

Kuzey Denizi’nde yapılan avların dörtte birinin (kampanyanın iddia ettiğine göre yarısının) ıskarta olarak denize dökülen balıklardan oluştuğu göz önüne alındığında, bu öneri çok da yersiz durmuyor. Zira, dökülen balık, karşılanamayan talep anlamına geliyor; bu da balıkçıları balık talebini karşılamak amacıyla tekrar av yapmaya ve daha fazla ıskarta balığı denize dökmeye zorluyor. Programın talep ettiği doğrultuda bu balıklar tüketiciye ulaştırılarak balık israfının önüne geçilmiş olacak.

Halihazırda söz konusu ıskarta politikasını benimsemiş ülkeler de bulunmakta. Kanada, bu ülkelere bir örnek. Kanada’daki balıkçılık mevzuatı gereğince, sadece salınma sonrası yüksek yaşama şansı olan balıkların denize iade edilmesine izin veriliyor. Bunun dışında güverteye çıkan balığı denize geri dökmek suç teşkil ediyor.

Kampanya, Greenpeace, WWF gibi önemli çevre kuruluşlarının da desteğini arkasına alıyor. Bununla birlikte, yürütülen kampanyanın ve önerdiği çözüm yollarının çok büyük bir hassasiyetle ele alınması gerekiyor. Getirilen çözümün yavru balık avcılığını teşvik edebileceği bir gerçek… Bunın yanında önerilen çözümün tek başına sorunun kaynağına ulaşmakta yetersiz kaldığı da göz ardı edilmemeli. Kampanyanın her şeyden önce, ıskarta av oranını düşürecek projelerle desteklenmesi gerekiyor. Aynı zamanda sadece denizdeki değil, kıyıdaki balık israfına da dikkat çekilmeli.

Kampanyanın içeriği hakkında daha detaylı bilgi almak için www.fishfight.net adresini ziyaret edebilirsiniz.